OKUYUCU İZLENİMLERİ (28 Temmuz 1995)

“Kendimizi Yenilemek” makaleleri gazetede yayınlanırken, okuyuculardan alınan izlenimlerin bazıları şöyledir:
“Makalelerinizi örnekler vererek kolay anlaşılır bir dil ile yazıyorsunuz. Bu tür yazıların toplumumuzu okumaya teşvik edeceğine inanıyorum. Yazılarınızı eve gidince eşime ve çocuklarıma da okutuyurum. Gençlerimiz için de yazbilirmisiniz.”
“Yazılarınızı okuyalı çocuklara yaklaşımım olumlu yönde değişti. Teşekkür ederim.”
“Çok güzel yazıyorsunuz, ihtiyacımız vardı. Önerilerinizi tam olarak uygulayamadım daha. Ama uyguladıklarımın çalıştığını gördüm. Çok Teşekkür ederim.”
“Merak ediyorum kaç kişi okuyor acaba. Keşke herkes okuyabilse.”
“Bütün yazılarınızı kesiyorum. Birinden Türkçe ödevimi yapmıştım. Öğretmen çok beğendi. Yararlandığım kaynağı sordu. O günden beri, öğretmenimiz yazılarınızın fotokopisini çoğaltıp bütün öğrencilere dağıtıyor.”
“Bu yazılar yatağın baş ucunda durmalı. Her gün yatmadan önce bir kaç sayfa okunmalıdır.”
“Bilemedik, çocuklarımızı cesaretlendiremedik zamanında. Körlüğümüze geldi, kimse bize böyle güzel şeyler şöylemedi o zamanlar. İnşallah bütün anne babalar okurlar ve uygular.”
“Ben de bu gibi sosyal konular ile ilgileniyorum, yaptığınız büyük bir cesaret işi. Topluma böyle anlaşılır bir dil ile seslendiğiniz için sizi tebrik ediyorum.”

Bir başka okuyucum “Uygulamalı Psikoloji” adı altında topladığı ve yazılı olarak gönderdiği izlenimleri şöyledir.
“Uygulamalı Psikoloji kitaplarına önceleri Üstad Ömer Rıza Doğrul’un Dale Carnegie’den tercümeleri ile karşılaştık. Bu kitaplar memleketimizde çok tutuldu. Okuduk, çok da yararlandık. Avustralya da sayın D. Hüseyin Açikgöz kardeşimizin “Kendimizi Yenilemek” yazıları ile karşılaşınca , bu konularda çok kişilerin emek verdiğini gördük. Çünkü Hüseyin Açikgöz bunlardan yararlanarak ve kendi gözlemlerini de katarak bize çok faydalı bilgiler verdi. Sadece bu kadarla kalmayıp, eşi Zübeyde Açikgöz ile birlikte düzenledikleri “Kendinle Barış”seminerleri ile benzeri konuları doğrudan dinleyicilere sunmayı da üstlenmişler. Bu seminerlerin önemi gittikçe anlaşıldığı için, dileyicileri de gittikçe artmaktadır. Bu çalışmalarından dolayı bu aileyi kutlarım.
Bu makalelerden ilk öğrendiğimiz, insan beyninde 10 milyar civarında sinir hücresi olduğu. Ölen sinir hücresi yenilenmiyor, Seksen yaşına gelmiş bir kişi 3 milyon kadar sinir hücresi kaybediyormuş. Bu kaybolan miktar ancak toplamın yüzde biridir. Gözlerimiz bir bakışta 10 milyon rengi ayırt edebiliyormuş.
İnsan vücudunun temeli, anne ve babadan gelen genleri taşıyan DNA denilen akıllı moleküllerden oluşmaktaymış. İnsan vücudunun nasıl bir mucizevi yaradılışta olduğunu hayretle ve daha geniş görüyoruz yazılarda. İstatistiki bazı verilerden sonra, makaleler asıl konuya giriyor ve onu işlemeye başlıyor.
Bu makalelerde işlenen konulardan bazılarından söz etmeden de geçemeyeceğim. D. Hüseyin Açikgöz
okuyucularına söyle sesleniyor.
Başarısızlığı ve mutsuzluğu kadere bağlamayın. Beyin gücünü kullanarak bunu değiştirmek mümkün. Aklımızın yüzde 1-10'u bilinçli bellek, yüzde 90-99'u ise bilinçaltı bellektir. Olumlu düşünceleri devamlı tekrarlayarak bilinçaltı belleğimize yerleştirerek yaşantımızı iyi yönde değiştirebiliriz.
Kendine saygı duymayam biri başkalarına da saygı duyamaz ve başkalarından da saygı göremez. Kendinize itina edin ve yüzünüzden gülümsemeyi hiç eksik etmeyin. Beyin gücünü eleştiri ve cevaplarına harcamayın. Başaracağına inan. Kendine Güven. Yaptıklarınla övün. Kendine moral ve güç ver. Her zaman en iyisini yapmak için plan yap. Kim haklı yerine ne doğruyu aramayı alışkanlık haline getirebilirsiniz. Doğru nedir arayışı karşıt fikirdeki kişilerle bile diyalog kutulmasını sağlayabilir. Yeteneğinizin ne olduğunu araştırıp o yönde yılmadan çalışırsanız mutlaka başarırsınız. Hekesin olaya bakışı farklıdır, bunu kabul edip höşgörülü olabiliriz.. Beyninize fazla yük yüklemeyin, tek tek yüklerseniz hepsini kolayca çözer.En büyük zenginlik sağlıktır
Çocuklarımıza, sevgi ve güvenden başka girişimcilik, uyum, araştırma, analiz ve problem tekniklerini de küçük yaşta verebilir, bunlar onlarda normal yaşantı gibi birer alışkanlık olur. Çocuklar etrafında gelişen gerçek duygu ve titreşimleri çok iyi yakalar. Değişik karakterli kişiler hep çocukluktaki aldıkları beyin beslenmesini yansıtırlar.
D. Hüseyin Açikgöz, ilerde inşallah bu çalışmalarını bir kitap haline getirir. Bu kadar uğraşıdan sonra bu fikir ürününün ancak gazetelerde kalması yazık olur. Çünkü bulunup okunması pek mümkün olmaz. Bu özetin özetini vermeye çalıştığım bu çalışmaların önemini daha iyi anlamak için bu yazıları okumak ve konferansları kaçırmamak. O zaman işin önemini ve yararını daha iyi göröceksiniz.”
Yazar
Mehmet Emin Töreci

No comments: