BAŞARILARIMIZI ÖDŰLLENDİRELİM ( 10 Mart 1995)

İçimizden başarılı olanları bulup çıkarmak ve onları takdir etmek, o kişilere, kendilerine güven ve ilerdeki atılımlarında cesaret verir, diğerlerimizi de ilgili yönde başarılı olma yönünde özendirir. Bu özendirme ise, değişik konularda daha çok başarılar elde etmemeizi sağlar. Bu da topluumuzu daha üst düzeylere çıkarır ki bundan da hepimiz fayda görürüz.

Bu yıl üniversiteye giren gençlerimizin başarılarını takdir etmek hepimizin görevidir. Bu başarı, önce gençlerimizindir, sonra anne babaların ve ogretmenlerinin bir başarısıdır. Bu başarılar için kıskanmayı aklımıza bile getirmemeliyiz. Bu gençlerimize sahip çıkıp, takdir edip, ödüllendirelim. Eğer bu ödüllendirmeyi de basın yayın veya başka bir yöntem ile toplumumuza duyurabilirsek, onlara güven vermiş oluruz. Ayrıca başarılarının sırrını da diğer toplum üyelerimize iletebilirsek, lisedeki gençlerimizin ileriye daha güvenle ve umutla bakmasına katkıda bulunmuş oluruz. Bu ileriye umutla bakma ise, gelecek yıl üniversiteye girecek kişilerimizin sayısını arttırabilir. Űniversiteyi bitiren bu gençlerimiz, önemli mevkilerde görev alarak, toplumumuzu savunacak lobilerin oluşmasına yardımı olabilirler. Toplumun diğer üyeleri arasında kaynaşmayı kuvvetlendirebilirler. Bundan da toplu olarak hepimiz fayda görürüz.

Eğer bu ödüllendirmeye her grup dahil olabilirse, birlikte ve beraberlikte olabilmenin bir örneğini daha veriş olabiliriz. Bu sayede birbirimizi daha çok dinleyebilme ve değişik fikirlere saygi gösterebilme alışkanlığına da yavaş yavaş kendimizi alıştırmış olabiliriz. Gençlerimiz de birbirlerine kaynaşırlar ve değişik konularda bilgi alışverişinde bulunabilirler. Bu da onların başarılarına katkıda bulunur. Evet, bu başarılı gençleriize sahip çıkalımm. Eğer toplum, bu gençlere şimdi sahip çıkarsa, ilerde önemli görevlere geldiklerinde onlar da topluma sahip çıkar. Ne güzel şey değil mi?

Diğer taraftan anne baba olarak da çocuklarımızı, başarıları nedeniyle ödüllendirmeliyiz. Bu ödüllendirme onlara güç, kuvvet, azim ve güven verir. İlerdeki hayatraında neyi, ne zaman ve nasıl yapabileceklerine daha çabuk karar verebilmerini sağlar. Ödüllendirme, sadece pahalı hediyeler almakla olmaz. Bu ödül, sıcak bir kucaklama, ardasını sıvazlama, gözlerine bakarak verdiğimiz bir güler yüz veya “AFERİN SANA, BAŞARACAĞINI BİLİYORDUM, SENİNLE GURUR DUYUYORU, BENİ ÇOK MUTLU ETTİN” gibi paylaşıcı ve moral verici sözler olabilir. Anne, baba olarak zaman zaman onların dünyalarına inebilme ve onlarla iki arkadaş gibi konuşabilme, onlara güven ve sağlıklı bir kişilik verir.

İzninizle, çocukluğudan (İlkokulu bitirme töreni ile ilgili) bir izlenimimi sizler ile paylasmak istiyorum. Bitirme torenine bütün veliler çağırılmıştı. Baş öğretmen, her sınıfın birincilerini çağirarak karnelerini veriyordu. Ben de okulu birinci olarak bitereceğime inaniyordum. Kulağım baş öğretmende, gözlerim ise velilerin arasında babamı arıyordu. Başarımın herkesin önünde babam tarafından da görülmesini istiyordum. Baş öğretmen, benim ismimi okuduğunda babam hala görünmüyordu. Her nedense bizim aileden hiç kimse gelememişti. Tören sonunda köyün sokakları arasından ve kahvenin önünden geçerken biriler “Getir karnene bir bakayım” diyebilir diye karnemi daha yüksek sallıyordum. Okuldan birinci olarak mezun olmuştum ve bu başarımı herkesle paylaşmak istiyordum. Kimse de sormadı. Koşa koşa eve geldim anneme “Okulu birinci olarak bitirdim, babam nerede?” dediğimde, “Tarlada bağ dikiyor” dedi. Annem okuma yazma bilmiyordu. Çantayı bir tarafa atarak, karnemi alıp tarlaya koştum. Tarlaya yaklaştığımda koşarak “Baba, baba okulu birinci olarak bitirdim, hepsi pekiyi” diye karneyi babama uzattım. Babam bağ için kazılan bir çukurun(yalak) içindeydi. Sadece “İyi” dedi ve ilave etti “Bir kenara koy, birazdan yağmur yağacak gibi, şu kazmayı al, yağmur başlamadan bir iki bağ daha dikelim”? Ben karnemi ağacin altindaki diğer eşyaların altına koyarak kazmayı aldım, bağ için yeni bir çukur kazmaya başladım. Ama başarımı paylaşacak, neden kimse bulamıyordum. Babam kendi açisendan haklıydı. Çocuklarının rızkı için çalışıyordu, nasil olsa aksam evde karneye bakmak için çok vakit olcakti. Ama ben de diğerleri gibi başarımı anında paylaşmak istiyordum. Palasamadigim bu basari belki lki bir yagmur damlasi belki de bir damla gozyasi ile kazilanan cukura dusmustu.

İsterseniz, siz de kendi çocukluğunuza dönebilir, içinizdeki çocuğu konuşturabilirsiniz. Gülen bir çocuk veya ağlayan bir çocuk, veya oyun oynayan bir çocuk veya mutluluklarını hatırlayan bir çocuk bulabilirsiniz. Olumsuz görüntüler için hiçbir zaman anne ve babalarımızı suçlamamıza gerek yok. Onlar kendi şartlarında bildikleri kadarı ile en iyisini yapmişlardır ve bizleri büyütmüşler daha sonra da buralara kadar geldik. Ama burada; biz anne ve babalar için, çocuklarımızın başarısını paylaşabilecek hem zamanımız var hem de imkanımız. Zaten bir çoğumuz “Çocuklarıma daha iyi bir gelecek vermek için buralara geldim” diyerek bunu vurgulamıyor muyuz?

Haftaya görüşmek dileğiyle.
Saygılarımla.

KAYNAK:

Homecoming - John Bradshav.
Icimizdeki Cocuk - Dogan Cuceloglu

No comments: