ÇOCUKLAR EN İYİ AYNADIR (21 Nisan 1995)

Çocuklar, bilinç düzeyimizin en duyarlı aynalarıdır. Çevrelerinde huzurlu, sevgi dolu ve güler yüzlü insanlar olduğunda, çoğu zaman sıcak ve akıcı bir hava yansıtır. Bunun yanında, başkalarını yönetmeye ve yönlendirmeye alışmış insanlarla birlikte olduklarında ise, bu gerginliği ve huzursuzluğu derhal yansıtırlar. Çocuklar, çevreden aldıkları bu duygular ile karakterlerini oluştururlar. Bu oluşturulan karakter ise, onların gelecekteki hayatlarının yönünü saptar.

Etrafımızda gelişen olayları değerlendirme düzeyimiz (bilinç düzeyimiz) bu dünyadaki yaşantımızı belirler. Korkular ve endişeler dünyasında yaşıyorsak, çevreemize bilinç düzeyi düıük insanları çekeriz. Sürekli beraber olduğumuz çocuk ise, etrafında gelişen düşük bilinç düzeyinden etkilenir. Çocuğa tepkilerimiz; sürekli sevgi dolu ve düşünceli olursa ve onu da bir birey olarak kabul ederek davranırsak, çocuklarımızın da yüksek bilinç düzeyinde yetişmesini sağlamış oluruz.

Kafamız, çocuğumuzu yaratır. Eğer çocuğumuzu beceriksiz olarak görüyorsak, beceriksiz bir kişi yetiştiririz. Eğer çocuğumuzu kendimize göre önemli olan faaliyetlerimize bir engel olarak görüyorsak, kesinlikle bu tip bir kişi yetiştiririz. Çocuk, etrafında gelişen gerçek duygu ve titreşimleri çok iyi yakalar. Çocuğu algınlamakta gösterdiğimiz yöntem, çocuk tarafından, eksiksiz olarak toplanır ve ilerde bize göstereceği davranış biçimlerini oluşturur. Bununla ilgili olarak başımdan geçen bir olayı anlatayım. İki yaşındaki çocuğumu parka götürmüştüm. Parkta başka kimse olmadığı için, benim çocuk, 7-8 yaşlarında bir kız çocuğunun yanına gitti. Ama kız, başka taraflara gidiyordu. Benim çocuk ta onun peşinden gidiyordu. Beraber oynayabileceklerini söylediğimde küçük kız bana “I hate kids (Çocuklardan nefret ederim)” demişti. Aklım almamıştı, nasıl olur da 7-8 yaşındaki bir çocuk, çocuklardan nefret edebilirdi? Pekiyi bu çocuk, bunu nereden öğrenmiş idi?

“Bin defa söyledim.... senin derdin ne?.... Adam gibi dinlemeyi öğrensene...Senin kadar sersemi görmedim...Son kez söylüyorum bunu dosdoğru yap... Bir daha sütü kökersen köşede bir saat bekletirim... gibi, duygusal isteklerle çocuklara hükmetmeye çalışma, onları sorumlu tutma, utandırma, itham etme, küçük düşürme, alay etme, tehdit etme, etiketlendirme, çocukların kendine güven ve azim duygularının gelişmesini engeller. Kendinin sevilmediğine inanan çocuk, büyüdüğünde, kimseyi sevemez. Kendine inanılmadığı duyguları ile yetişen çocuk, yetişkinliğinde hep şüpheci olur. “Sen bir yalancısın, kimse sana güvenemez” yerine “Sözlerine güvenmemek hoşuma gitmiyor, seninle birlikte çalışmamız zor oluyor” diyebilirsiniz.

Daha önceki sayılarda da belirttiğimiz gibi, çocukların bilinaltı belleği doğuşta boştur. Biz, anne baba olarak, onlara verdiğimiz ve çocuğun etrafında gelişen olaylardan topladıkları bilgiler ile bilgi dağarcıklarını doldururlar. Bu bilgilerin durumuna göre hırçın, sinirli, devamlı eleştiren, devamlı hata arayan, her konuda yalnız kendinin en iyi bildiğini gösteren, bencil, iyiliksever biri gibi bir insan yetiştirebiliriz. Çevremizde gördüğümüz değişik karakterdeki kişiler, hep çocukluğunda aldığı bilgilerin bir yansımasıdır. Örneğin, Bir kişi, daha okuma yazma öğrenmeden, bir takım sözleri öğrenmiş olabilir. “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın. Gemisini yürüten kaptan. Köşeyi dönmek. Falancayı nasıl kazıklarım” gibi. Tabiiki bu tür sözler ile büyüyen bir çocuklarımıza daha değişik sözler de öğretebiliriz. Örneğin; Herkes evinin önünü süpürürse, sokaklar tertemiz olur. Bir elin nesi var, iki elin sesi var. İğneyi kendine batır, çuvaldızı başkasına. Sana yapılmasını istemediğini sende başkasına yapma. Olaylara olumlu bakmayı öğren. Sevgini ve güler yüzünü esirgeme. Memnuniyetini belirtmek için teşekkür etmeyi unutma. Her olayın ve kişinin güzel tarafını görmeye çalış. Çalış ve başarılarınla öğün. İşleyen demir ışıldar.”

Herkesin her düzeyde, savaşsız, yanlış anlama ve ikilikten uzak yaşadığı, bir dünya yaratılması; çocuklarımızı, yoğun güvenlik, duygu ve sevgi bağımlılıklarını geliştirmeleri için eğitmekten geçer. Dünya sorunlarından hükümetleri, başkanları, yöneticileri sorumlu tutmak kolyadır. Bu, yalnızca bir kaçış yoludur. Tüm bu kuruluşlar bizleriz, oradaki yöneticileri başka yerlerden ithal etmedik, onları biz yetiştirdik ve biz seçtik. Yenilerini seçsek, onların da önceki sorumlu tuttuğumuz kişiler ve kuruluşlar gibi olmayacağının garantisi nerede?

Yaşadığımız dünyayı iyiye doğru değiştirmenin kalıcı ve tek yolu, bilinç düzeyimizi değiştirmektir. Bunu yapmak için de sahibi olduğumuz kötü alışkanlıkları, yeni ve iyileri ile değiştirmemiz ve kendimizi yenilememiz gerekir. Kendimizi yenileyebilmenin en iyi yollarından biri, çocuklar ile iletişim kurmaktır. Kendi kötü bağımlılıklarımızı görebilmemiz için, çocukların sağladığı aynadan yararlanabiliriz.

23 Nisan Çock Bayramı bütün çocuklarımıza ve toplumumuza kutlu olsun.

Haftaya görüşmek dileğiyle.
Saygılarımla.

KAYNAK:

Handbook of Higher Consiousness - Ken Keyes Jr.

No comments: