ÇOCUKLARIMIZA GÜVEN AŞILAYABİLİRİZ (28 Nisan 1995)

Kendine güvenen kişinin, başaramıyacağı hiç bir iş yoktur. Kişilerdeki güven ise, genellikle çocuklukta kazanılır. Çocuklar bu güveni, öncelikle anne babadan, daha sonrada çevre ve okulda verilen öğretim ile birlikte verilen eğitimden alırlar.

Türkiye’de yaşayan atmış milyon ile karşılaştırdığımızda, Avustralya’da yaşayan bizler, çocuklara sağlana bilecek imkanlar açısından, çok şanslıyız. Örneğin, Avustralya’da hemen hemen herkez, çocuklarını dengeli besleyebilir. Yani, çocuklarının yiyecek ihtiyacını rahatlıkla karşılayabilir. Ama, dengeli beslenme Türkiye’de, bir çok aile için sorun olabilir. O halde, vücutsal olarak besleğiniz çocuklarımıza, beyinsel olarakda kendine güven gibi, olumlu değerler verebilirsek, onların ilerdeki yaşamlarında daha başarılı olmalarına yardımcı olabiliriz.

Belkide zaman zaman bir çocuğumuz “Bende bir iş kurayım, parasal sorumlarımı çözeyim.” gibisinden kendi kendimize defalarca düşünmüş olabiliriz. Fakat, nedense bir türlü başlayamamış olabiliriz. Çünkü aklımıza bir çok sorular gelmiş olabilir. Örneğin; “Ya başaramazsam, el alem neder? Bir ailem, çocuklarım var, onların geleceklarini tehlikeye atmak istemiyorum. Veya elimde yeterli sermaye yok.” İşte bu ve buna benzer soruların nedenlerinden biride kendimize yeterince güvenememem duygusu olabilir.

Eğer, çocuklarımızı, yeterli kendine güven duyguları ile, yetiştirdiğimize inanmıyorsak, çocuklarımızla olan iletişimlerimizde bazı davranışlarımızı değiştirebilir veya yeniliye biliriz.

Genelde, yedi yaşına kadar çocuklar, aileden ve çevreden aldıkları ile kişiliklerinin temelini ve çatısını kurarlar. Yedi yaşından sonrada hepimizin gözlediği gibi, kendilerinde var olduğunu hissettirebilecek bazı davranışlar içine girebilirler. Örneğin; “ Bunu ben böyle istiyorum, veya buna böyle karar verdim”. diyerek varlıklarını çevredekilere isbatlamaya çalışırlar. İşte böyle durumlarda, anne baba olarak bizim, onların yaptıkları ile alay etmemiz, doğrusunu göstermeden yaptıklarını eleştirmemiz; çocuklarımızın kendilerine olan ve kazanmaya çalıştıkları “Kendine güven duygusunun” kırılmasına neden olur.

Onların kendilerine olan güven duyguların kırılmak yerine, doğru ve olumlu yaptıkları için, “AFERIN SANA, SANA İNANIYORUM, SANA GÜVENİYORUM, YAPACAĞINI BİLİYORDUM” gibisinden teşvik edici sözler kullanabiliriz ve arkalarını sıvatlıyabiliriz. Olumsuz yaptıkları için ise, neden göstererek doğrularını anlatabiliriz. Doğruları anlatmadan, olumsuz yapılanları eleştirmemiz, çocuklarımızı şaşkınlığa itebilir. Çocuklarımıze takdir ederken veya eleştirirken, zaman zaman yüreğimizin sesini kinleyebilirsek, onlarla iletişim kurmamuz daha kolay olur. Çünkü, yüreğimizin sesini kinleyerek konuştuğumuzda, genellikle sevgi ve şefkat dolu şeyler çıkar. Küçük yaştaki çocuklara sevgi ve şefkat ile hitap edilince, daha çabuk anlarlar. Bu da çocuklarımızın biz anne babalara ve aileye bağlılığını arttırır.

Bir çok anne baba, çocuklarını çok yaramaz olduklarından şikayet ederler. Acaba, böyle yetişen çocuklara gerekli imkanlar tanınsa, büyüdüklerinde nasıl bir kişi olurlar? Bazı anne babalarımız da “Benin çocuğum kuzu gibi, hiç anne ve babasının dediğinden çıkmaz, hep dizimin dibinde oturur.” derler. Acaba böyle bir çocuk büyüduğünde , kendinin rahatlikla karar verebileceği konularda da hep başkalarının sözünü dinleyerek mi yaşantısını sürdürecek?

Gençler için “Gençlik problemleri ve motivasyon” konularının işleneceği ve ayrıca “Aile içinde iletişim” konularının işleneceği , iki ayrı seminer düzenlenmiştir.

No comments: