GİRİŞİMCİLİK VE EKONOMİK KALKINMA ( 17 Subat 1995)

Ekonomik olarak üst düzeyde olan kişilerin ve toplumların hataları görülmez. Görülse bile, hoş görülen hatalar sayılır. Yanlarında daha çok taraftar olur. Daha uygar tanımlanırlar. Ekonomik gücü zayıf olanlar ise, herhangi bir nedenle kolaylıkla suçlanırlar ve eleştirilirler. Aile gelirinin az olması, aile içinde geçimsizliğe yol açabileceği gibi, çocukların evden uzaklaşmasına bile neden olabilir.

İş yerinde, Hong Kong’dan gelen biri ile parasal konularda fikir alışverişinde bulunurken, bana şöyle demiştir: “Siz Türkler çok şanslısınız. Batıdan doğuya geçen herşey (teknoloji, bilgi vs.) Türkiye’nin üzerinden geçiyor. Aynı şekilde doğudan batıya geçen herşey yine Türkiye üzerinden geçiyor. Bunlardan sizin toplumunuz çok şey öğreniyor. Ayrıca bildiğim kadarı ile yeterli akar sularınız var ve kendi yiyeceğinizi kendiniz yetiştirebiliyorsunuz. Bunlar bugün bir ülke için çok büyük değerlerdir. Avustralya’ya gelen Türkler de çok şanslılar. Çünkü diliniz İngilizceye çok rahat dönüyor, ayrıca renginiz de bizden farklı. Bütün bunlar Avustralya’ya yerleşen bir toplum için çok büyük fırsatlar”. Sonradan düşündüğümde, çok haklı idi. Belki bir kısmımız farkında bile değiliz fakat, kırk kat yabancı biri, sahip olduğumuz değerleri çok iyi tanıyor.

Kendimizi ve toplumumuzu ekonomik olarak üst düzeye getirecek unsurlardan bir diğeri de girişimciliktir. Evet kendimizde var olan bu değerleri kullanarak, kişi ve toplumumuzun parasal varlığını arttırabiliriz. Bu konuda bu ülkede çok büyük imkanlar var. Girişimci olmak için mutlaka üniversite bitirmek gerekmez. İş yapmak isteyen için, ilgili konuda TAFE’lerde kısa dünem kurslar var. Ayrıca bir tanıdığım “Televizyon bugün bilgi bombardımanı” demişti. Doğrudur. Her konuda çok sayıda program ve video bulabiliriz. Yeter ki bir şey yapmak isteyelim. Ingilizce öğrenip, buradaki sistemin işleyişini kavrayıp, çok değişik alanlarda iş sahibi olabiliriz. Bugün var olan iş sahibi kişilerin artmasından kim zarar görür ki?

Bir işe başlayıp başarısız olduk diye korkmayalım. Cesaretimizi kırmayalım. İş sahibi olanlar bugünkü durumlarına kolayca gelmemişlerdir. Ama yılmadan usanmadan bütün zorlukları aşmışlardır. Yürümeye başlayan bir çocuğu düşünelim. Yürüyünceye kadar kaç defa düşüyor. İlk düşüsünde “Ben bu işi başaramayacağım” diyerek yerinde otursaydı hala emekliyor olabilirdi. Ama bütün düşmelere rağmen yılmadı, sonunda yürüdü ve koştu. Edison, bugün kullandığımız ampulu bulmak için 9000'den fazla deney yapmıştır ve sonunda başarmıştır.

30 yaşında milyarder olan Adanalı Fatih AKOL’un girişimcilere olan bazı öğütlerini izinizle aktarayım:

1. Kendinize güvenin,
2. Çalışkan ve dürüst olun, kısa zamanda çok para kazanma yollarını aramayın.
3. Hayal gücünüzün çalıştırın, bunu doğan fırsatları kovamalak için kullanın, hayal kurarken ayaklarınız yere bassın.
4. Sermaye, evin çatısına konacak en son tuğladır. İş kurmak için yeterli sermaye sahibi olmaya gerek yok
5. Yeterli bilgi ve eğitim birikimi olması şart.
6. İnsan ilişkileri son derece güçlü olmalı, çünkü girişimci sürekli birilerine birşeyler satan biridir.
7. Pazarlık etme yeteneğiniz çok güçlü olmalı.
8. Doğru kişi ve kuruluşlarla iletişim kurabilmeniz için sosyal yönünüzün geniş olması şart.
9. Uluslararası iş adamları ile iş yaparken eziklik hissetmeyin.
10. Pazardaki boşlukları saptayın, ona göre gerekli girişimleri yapın.”

Evet, bugün kullandığımız sandalye, çatal-iğne icat edilmeden önce birileri bu boşluğu görmüş.
Örneğin arabanın çıkması, yedek parça ihtiyacını doğurmuştur. Kimbilir, teknolojinin ilerlemesi ile daha nice boşluklar oluşmuştur. Bunlardan birini hayal gücümüzü çalıştırarak bizlerde bulabiliriz.

Çocuklarımız aslında doğuştan girişimcidirler. Tabii ki her anne baba çocuklarını tehlikelerden korumak ister ve korur. Ama bu koruma işini yaparken “Dışarda öcü var, sus bakayım şimdi polis çağırırım seni hapse atar” gibi asılsız sözlerler onları korkutmayalım, girişimcilik güçlerini kırmayalım. Doğabilecek tehlikeleri onlara bütün çıplaklığı ile anlatalım. Küçük yaştaki her çocuk anne babasını dinler ve onlara inanır. Yalan söyleyerek onların bize olan güvenini sarsmayalım. Eğer çocuğumuz karanlıktan korkuyor ise, bu korku, doğarken onunla gelmedi. Bu korkuyu yenebilmesi için birlikte karanlıkta yürüyelim. Eksik te olsa olumlu yaptıkları ve yapmayı tasarladıkları işler icin AFERİN SANA, YAPABİLİRSİN, BAŞARACAĞINA İNANIYORUM” gibi sözlerle onları desdekleyelim, cesaretlerini arttıralım. Girişimciliğin tohumları böylece küçük yaşta ekilmiş olur.

Bu bölümü de Sydney’de hazırlanan Türk Ticaret Rehberi önsüzünde yer alan bir cümle ile bitirelim “Hepimizin bildiği gibi ekonomik olarak güçlü olan toplumlar, seslerini daha fazla duyurabiliyorlar. Devlet, insanlara olanaklar tanıyorsa, bundan neden bizler de yararlanmayalım”. Hazırlayanlara teşekkür ederim.

Haftaya görüşmek dileğiyle. Saygılarımla.

KAYNAK:

1. Yeni Yüzyıl Gazetesi - 15 Ocak 1995 Pazar, 2. Türk Ticaret Rehberi.

No comments: