İLETİŞİM AKSAKLIKLARI (25 Agustos 1995)

Günümüz koşullarında ilerleyebilmek için sağlıklı iletişim büyük önem kazanmaktadır. Kişiler arasında verimli bir iletişim oluşabilmesi, ne söylemek istediğimizi karşımızdakine tam olarak iletebilmek ve karşımızdakinin gerçekten ne demek istediğini tam olarak anlamaktan geçer. Bunu yapabilmek için kullandığımız yöntemlerin çok büyük rolü vardır.

Verimli bir iletişimi engelleyen bazı alışkanlıklarımızı örneklerde açıklamaya çalışalım. Telefon çaldı, öbür uçta “Kiminle görüşüyorum” diyen tanımadığımız bir ses. İnsanın cevap olarak “Sarı çizmeli Mehmet ağa” diyesi gelir. İlk önce kimin ve niçin arandığını bilmek isterken bu soru ile karşılaşınca ister istemez sizde arayan kişi için olumsuz bir düşünce belirebilir. Bu, telefon eden kişi için olumsuz bir iletişimin başlangıcı olabilir. Bir yere telefon ederken, önce kendimizi tanıtmak ve müsait ise (örneğin yemekte değilse) kiminle görüşmek istediğimizi belirtmem, eğer aradığımız kimse yok ise, adımızı, ne için aradığımızı ve ne zaman müsait olabileceğimize dair not bırakmak hem bir uygarlıktır, hem de amaçlarımıza daha kolay ulaşmamızı sağlar.

Verimli bir iletişimi engelleyen bir diğer alışkanlığımız ise, farkında olmadan karşımızdakileri küçük gören bir davranış içine girmemizdir. Bir konuda daha fazla bilgi sahibi olabiliriz. Önemli olan, bildiklerimizi karşımızdakilerin anlayacağı bir dil kullanarak ve onların da önemli olduklarını vurgulayarak söylersek fikirlerimizi daha kolay iletmiş olabiliriz. Eğer, çocukluğumuzda küçük görülmüş ve değer verilmemiş isek, bu duygular bilinçaltımızda yer almıştır. Onun için, karşımızdakilerin herhangi bir konuda, tepeden baktığını hissettiğimiz anda, çocukluğumuzda oluşan bu kendimizi koruma duyguları hemen harekete geçer. Kalkanlarımızı hazırlar ve kendimizi savunmaya geçeriz. Bu andan sonra karşımızdaki kisi ne kadar faydalı fikirler de söylesede boşunadır. Artık biz kapılarımızı kapattık savunma ve karşı atak durumundayızdır. İşte böyle bir durumda da, karşımızdakiler ile sağlıklı bir iletişi kurabilmelerini istiyorsak, onlara değer verelim ve bunu onlara hissettirelim.

Var olan ilişkilerimizin bozulmasına ve olumsuz iletişimlere neden olabilecek bir başka örnek verelim. Kapı çalındı, kapıda “Falan yerden geliyorduk, yol üstü diye bir üğradık, müsait iseniz bir çay içelim” dedik diyen bir tanıdığınız. Bu ülkenin yaşam koşulları için her anımız programlanmıştır, kültürümüz gereği kapıya geleni geriye de çeviremezsiniz, fakat aklınız he yapılmasını planladığınız işlerle dolu ve gelenler ile gerektiği gibi ilgilenemezsiniz. Böyle durumlar, arkadaşımız için ister istemez bir olumsuz düşüncenin temelinin atılmasına neden olabilir. Gideceğimiz yere bir telefon etmek, bize karşı oluşacak bu olumsuz düşünceleri engeller.

Sağlıklı bir iletişimi engelleyen bir diğer etken ise, karşımızdaki kişi veya kişiler için beynimizde oluşturduğumuz olumsuz düşüncelerdir.

Beynimizde oluşturduğumuz her düşünce, tıpkı suya atılan bir taşın oluşturduğu dalgalar gibi bir enerji dalgası üretir. Bu dusunce enerji dalgalar isik hizindan daha hizindan daha hizli seyahat ettigi icin (Albert Einstein'in teorisi,E=MC2) bes duyu organlarimiz tarafindan alginamaz. Bunun yaninda bu düşünce enerji dalgaları diger kisiler tarafindan algilanabilir. Tıpkı bir televizyon ve radyo vericisinin yayınını alıcıyı doğru kanal ve istasyona ayarladığında görulup duyulabildigi gibi. Canlilarin beyninde olusan dusunceler de cok ince bir dalga boyu ve freakans ile uzayda yayilir. Bu yayilan dusunce enerjiler de alicisi acik olan diger canlilarin tarafindan rahatlikla algilanabilir. Bazi canlilarin cok ince dalga boyu ve frekans da seyaht eden titresimleri yakalayabilir. Ornegin; Kopeklerin ve bazi hayvanlarin deprem ile ilgili titresimleri insandan once hissetmesinin nedeni de bundanadir. Yunuslar, balinalar ve diger bir cok canlilar beyninlerinden yayilan dusunce enerji dalgalarinin karsi tarafdan algilandigi icin, seslerini duyamiyacak kadar uzakda olsalar bile birbirleri rahatla iletisim kurabilirler.

Insan beyni, hem vericidir hem de alıcıdır. Genellikle karşımızdakilerin bizler için nasıl düşündüklerini hissedebiliriz. Bunu dogrulayan herkesin bircok deneyimleri olmustur. Ornegin; . Arkanizda yuruyan hic tanimadiginiz birinin sizin icin neler dusundugunu hic konusmadiginiz halde az cok ne yonde oldugunu hissettiginiz gibi, aniden çok uzaklarda olan birinin aklınıza gemesi veya birini düşündüğünüzde, o kişiden bir telefon gelmesi veya telefon çaldığı zaman çoğunlukla kimin aradığını tahmin etmemiz, bir çocuğun, kendini kimin sevip sevmediğini kolayca anlayabilmesi, hep insan beyninin hem alıcı, hem de verici olarak çalıştığını gösteren örneklerdir. Sizlerin de buna benzer birçok deneyimleriniz olmuş olabilir. Örneğin halk arasında, “Bu adamda şeytan tüyü var, nereye gitse herkes onu seviyor”, "Kulagim cinladi beni aniyor", altinci his', "abdala malum olur", iyi kisi sozunun uzerine gelir', ucuncu goz" gibi soylenen deyimler hep henuz ispatlanmamis bir olusum gostergeleridir. Bu gosteriyor ki beyinlerde olusan dusunceler sayesinde kisiler birbirleri ile konusmadan da iletisim icinde olabilirler. Butun bunlara bakarak etrafimizdaki kisiler icin neden olumlu dusunmeyelim ki.


İnsan beyninin etrafta gelişen olumlu veya olumsuz titreşimleri kolaylıkla yakalayabileceğini düşünerek, birileri ile gerçekten verimli iletişim kurmak için, o kişi hakkında önceden ne bilgiye sahip olursak olalım, bütün bunları bir tarafa bırakıp, o kişi için olumlu düşünceleri beynimizde oluşturmalıyız. Hiç sevmediğiniz ve tam karşı fikirde olduğunuz birinin de bulunacağı bir toplantıya giderken, o kişi için beynimizde olumlu bir takım düşünceler oluşturmaya çalışın, görecesiniz ki o toplantı korkuğunuzdan daha az sıkıcı olacaktır. Kimbilir, birgün karşı fikirde olduğumuz kişiler ile el sıkışıp dost bile olabilirsiniz. İstersenız çocuklarımız ile iletişim kurarken onların bizleri dinleyerek ve gözleyerek öğrendiklerini düşünebiliriz.

No comments: