YÜKSEK BİLİNÇ DÜZEYİ (14 Temmuz 1995)

Daha önceki sayılarımızda yeteneklerimizi geliştirip, kendimize yardım edip, daha üst düzeylere gelebileceğimizden kısaca bahsetmiştik. Evet başkarına yardım edebilmek için öncelikle kendimize yardım edebilmemiz gerekir. Aç olan bir çocuğun açlığını giderebilmek için, önce kendi açlığımızın giderilmiş olması gerektiğini birçoğumuz destekleriz. Kendimizde var olan yeteneklerimizi keşfedip, onları geliştirerek kendimize daha çok yardım ederek, kaynaklarımızı genişletebiliriz. Daha sonra da tek tek oluşturulan bu kaynakları birlikte kullanarak, daha verimli sonuçlar elde eder, hem birey olarak, hem de toplum olarak daha çok fayda sağlarız.

Kaynakların birlikte kullanılmasını bir örnekle açıklamaya çalışayım. Bir kişi, çocuk hikayeleri yazıyor. Bunlardan bir tanesi de “Beauty and the Beast”. Başka biri, çocukların hoşlanacağı giyim kuşam üzerinde patent ile kaymayı en güzel yapacak şekilde öğreniyor. Başka biri, tiyatro ahnelemesinde uzmanlaşıyor, başka biri ışıklandırma konusunda uzmanlaşıyor. Başka biri ses düzenlemesi konusunda uzmanlaşıyor. Bütün bu, kendi konularında uzmanlaşan kişiler, bir araya geliyorlar. Hiç biri kendini diğerlerinden ne küçük ne de büyük görüyor. Karşılarındakilerin uzmanlık alanına saygı duyarak, o uzmanlık dalındaki işlari uzmanına bırakarak “Valt Disney’s World on Ice, Beauty and the Beast” diye çocuklar için çok güzel bir gösteri hazırlıyorlar. Bu gösteri, büyükler de dahil olmak üzere, bütün dünyada büyük bir kalabalık tarafından izleniyor. Hasılat rekorları kırıyor.

Burada ortaya çıkan gerçek tablo şudur. Değişik alanlarda uzman olan kişiler, kendilerinde var olan kaynaklarını diğerlerinde var olan kaynaklar ile birleştirerek, ortaya çok güzel bir gösteri çıkarıyorlar. Tek başına hiç biri böyle bir gösteri hazırlayamazdı. Kaynakların birleştirilmesi ile, hem herkes uzmanlık alanını tam olarak ortaya koyacak bir fırsat buluyor, hem de daha çok ekonomik fayda sağlıyor.

Peki, bu adamların beyinleri bizimkinden daha mı büuyük? Tabiiki hayır. Avustralya’da yaşayan bizler de istersek, bir elin nesi var, iki elin sesi var’a dönüştürebilir ve kendimizi yüksek bilinç düzeyine getirebiliriz. Örneğin; gerek yabancılar, gerek kendi toplum üyelerimizin yararlanacağı, ülkemiz ve kültürümüz hakkında bilgi alınabilecek bir bilgi bankası oluşturulabilir. Sağlam kaynaklara dayanılarak hazırlanan bu bilgi bankasından edinilen bnilgiler ile toplumumuzu ve ülkemizi daha iyi temsil edebiliriz ve savunabiliriz. Diğer bir örnek, her hafta sonu birçok gencimmiz evleniyor ve yerine göre başka toplum kuruluşlarına ait salaonlara para ödüyorlar. Neden bu düöünler bir Türk kulübünde yapılmıyor? Gereğinde sinema, eğitim, öğrenim, araştırma, senier veya bilgilendirme toplantılarının yapılabileceği bir toplum kulübünün oluşturulması, sizce çok mu uzaklarda? Belki de yapılabilir. Bu gün olağan karşılanan birçok şey, yıllar önce hayaldi. Örneğin; bir düğmeyi çeviriyoruz her taraf aydınlanıyor. İnsan beyni çok güçlüdür. Bu gücü kullananlar, bir zamanlar hayal olanları gerçekleştirdi.

Böyle birlikteliklerden bizi engelleyen, eğer “benlik canavarı’nı birliktelik ve bereberlik yaratıcılığına dönüştüremez miyiz? İstersek yapabiliriz. Eğer içimizdeki “benlik” bizi ve toplumumuz istediğimiz yere getirdiğine inanıyorsak, ona sıkıca sahip çıkarak, çocuklarımıza da aşılayabiliriz. Yok, bu “benlik” bizi gelmemiz gereken bir çok yerden engelliyor ise, ondan kurtulmasını öğrenebiliriz veya iyi bir plav yapmak için tıpkı pirincin taşını ayıkladığımız gibi, benliğimizi pürüzlerden temizleyebiliriz.

Ünlü şairimiz Aşık Veysel “Koyun kurt ile gezerdi, fikir başka başka olmasa” demiştir. Bizler ne koyunuz, ne de kurt. Bizler insanız. Evet bizler, başka fikirlerde olsak ta birbirimizi sevebilen, birbirimize elimizi uzatabilen ve bir araya gelerek kaynaklarımızı birleştirebilen insanlarız.

No comments: