BAŞLARKEN (28 Ekim 1994)

Geçen hafta Yeni Vatan gazetesinde çıkan ve beni cok sevindiren bir haberi, burada bir kez daha aktarmak istiyoru. “NSW’de TÜRK OKULLARI BIR ÇATI ALTINDA BİRLEŞTİ”. Bu birleşme kararini alanlara teşekkür ediyorum. Farkli fikir gruplarinda alsak da önemli gunlerde bir araya gelebiliyoruz. Bu çok güzel bir olay. Darısı diğer kuruluşların başına. Geçen 23 Nisan bayramında, hiç birşeyden habersiz çocuklarimiz, iki ayrı yerde kendi baramlarını kutlamışlardi. Çok şükür, Cumhuriyet Bayramı’mızı birlikte kutlayabileceğiz. Umarım, bütün Türk Toplumu, Cumhuriyet Bayramı’nına gelerek, böyle olumlu bir birleşme kararına destek verirler, İşte bu birleşme olayı, KENDİMİZİ YENİLEME’nin bir örneğidir.

Ayrılıcığın zararları ve birleşmenin faydalari ile ilgili olarak, beni çocukluğumda çok etkileyen ve hala unutmadığım bir anıyı izninizle aktarmak istiyorum.

Babam ve amcam, dedemin mirasında sen çok aldın, ben az aldım diye mahkemelik olmuşlardı. Babam, avukat tutmuştu. Bizim, amca çocuklari ile konuşmamız, oynamamız onaylanmiyordu Köyde, amcam ve baban, aynı toplumda kesinlikle bir arada olmuyorlardı. Her ikisi de, kendilerinin daha doğru ve haklı oldukarını anlatarak, taraftar toplamaya calısıyorlardı. Bazı kişiler de çıkarlarıina göre, amcamın veya babamın yanında görünüyorlardı. Çıkarı olmayanlar ise, güçlerini birleştirerek traktör almışlardı. Bunun yanında bizler, hala kara saban ile tarla sürüyorduk.

Birgün, bizim ve amcamın avukatını beraber, aynı masada yemek yerken gördüm. anlayamamıştım “Nasıl olur da, bizim avukatıimız ki dostumuz olmayan amcamın avukatı ile konuşur ve aynı masada yemek yer?” Babama bu durumu sorduğumda, “Onlar konuşabilirler” gibisinden kaçamak cevap verdi. Ben de, “Peki biz niye amcamın çocukları ile konuşmuyoruz?” diye sorduğumda ise, kacamak cevaplar vermisti. Yıllarca mahkemeler sürdü gitti, biri bitti, diğeri başladı. Çok masraflar yapıldı. Belki de amcamın ve babamın harcadığı para ile, dedemin bütün mirası alınabilirdi. Sonuçta kazanan, avukatlar olmuştu, ne amcam, ne de babam. Onlar yine başka davalara bakarak aynı masada yiyip içiyorlardı. Biz çocuklar dargın büyüdük ve babalarimiz da dargın olarak dünyadan göçüp gittiler.

Mutluluğu, zenginliği, uygar yaşamayı, çocuklarımıza daha iyi gelecek hazırlamayı, bilgi ve becerilerimizi arttırmak amacıyla Avustralya’ya geldik. Hava alanına indiğimizde, evimiz, otomobilmiz, hatta ingilizcemiz bile yoktu. Bunun yanında bir umut, bir kendine güven, bir heyecan vardı. Eğer, beklentilerimizin bir kısıminı gerçekleştiremediysek; bizden iş geçti demeyelim. İçimize gömdüğümüz heyecan ve güven duygularını açiğa çıkaraıp, uygulamaya koyalım.


Bildiğiniz gibi, yakın geçmişle yapılan istatistiğe göre, burada toplumumuz, alt sıradrda yer alırken, bazı toplumlar üst sıralarda yer aldı. Örneğin;Almanlar, başka bir ırkı yok etmek için, insanlari diri diri gaz odalarında yaktılar. Japonlar, İkinci Dünya Savaş’ında, Avustralya’yı almak istediler. Bu iki ülke, ekonomik açıdan çok gelişmiş ve yedi büyüklerin arasında. Peki, bu ülkeleri elli yıllık bir süre içinde hangi güç, en altlardan üstlere getirdi. Örneğin, Japonya için; bunu her Japon vatandaşı, dinini; dilini; kültürünü koruyarak; inançla; güvenle, sıkı bir disiplinle çalışarak; aklını ve yüreğini kullanarak yaptı. Neden biz de yapamayalım? Gencimizle, yaşlımızla. Onlar bizden daha akıllı değiller. O halde, neden biz de yapmayalım? EVET BİZ DE YAPABİLİRİZ.

Türk Toplumu için, Avustralya’da 25 yıllık bir geçmiş, az değildir. Geçmişe, kişi ve toplum olarak bir kabalım. Ne zor şartlarda neler başardığımızı ve nasıl mutlu olduğumuzu düşünelim. Bu zor işleri bizler başardık. Evet, burada da başarılı olabiliriz ve layık olduğumuz yere gelebiliriz. Daha iyi mevkilere gelerek, lobiler oluşturarak, ülke ve toplumumuzu daha ileriler tasiyabiliriz. BUNDAN HESKES FAYDA GÖRÜR. Birbirini daha çok seven, sayan, düşüncelere anlayış gösteren bir toplum olabiliriz. Daha mutlu, daha zengin, daha çalışkan ve daha güler yüzlü kişiler olabiliriz. Çocuklarımıza da bu güzellikleri aşılayalım, onların da yüzleri gülsün ve birliğimizi bir arada tutabilelim. MUTLU OLMAK VE GÜLMEK BIZIM ÇOCUKLARIMIZIN DA HAKKI.

Daha sonraki haftalarda; sevgi ve saygınin iletilmesi, iletişimin ve birliğin gücü, başarının sırrı, aile bütünlüğü, vücut sağlığı, manevi sağlık, mutluluk, hoşgörü, olumluyu görebilme ve takdir etme, fikirlere saygı, paylaşma ve dayanışma kendine güven, başarımızla övünme, güzeli ve doğruya yapana destek olma istenmeyen alışkanlıklardan kurtulma, başkalarını yargılamadan kaçınma, suçlama, nefret ve kin canavarından kurtulma, suçluluk duygusundan kurtulma.. ve bu gibi konularda birlikte olacağız. Yararlanılan kaynakları konuları geldikçe belirteceğim.

Sizleri seviyorum, size inanıyorum. En güzel günler sizin olsun.

Saygılarımla.

No comments: